24 Ekim 2013 Perşembe

Drogba ve Sneijder Transferleri

Bundan böyle her Çarşamba ve Perşembe (zaman zaman Salı ve Çarşamba) ben Kerem Tezkan soracağım, kurucumuz ve genel yayın yönetmenimiz Metin Sipahioğlu sizler için gündemdeki konuları yorumlayacak. 

Ağırlıklı olarak Sipahioğlu'nun yakından takip ettiği Fenerbahçe camiası ile alakalı konuları konuşuyor olsak da, Türk ve Dünya sporu hakkında da zaman zaman değerlendirmeler yapıyor olacağız. 

Sizleri daha fazla bekletmeden, 3 SORU 3 YORUM'un bu haftaki ilk bölümüne geçelim.. 


3 SORU 3 YORUM 1. HAFTA 

Kerem Tezkan: Galatasaray'ın Drogba ve Sneijder transferlerini nasıl değerlendiriyorsunuz ? Sizce de Türk spor tarihinin en büyük transferlerini bu 2 isimle Galatasaray mı gerçekleştirmiş oldu ? 

Metin Sipahioğlu: Öncelikle şunu söyleyelim, bu 2 isimden herhangi birine kulp takmaya çalışmak, onları küçültmeye çalışmak, bu eylemi yapmaya çalışanları küçültmekten başka bir sonuca yol açmaz. Bu 2 isimden sadece 1 tanesinin bile Türkiye'ye getirilmesi tarihin en büyük transfer eylemi olurdu. Galatasaray ise 2'sini birden aynı anda getirdi. Hiç şüphesiz bu 2 ismin Türkiye'ye gelmesi, hem de aynı anda gelmesi Türk spor tarihinin gördüğü en büyük ve fantastik transfer eylemidir. 

Fakat benim ve Fenerbahçe camiasından konuştuğum onlarca ismin, camia genelinin bu konudaki düşüncesi ise bambaşka. 1 haftadır kiminle konuşsam aynı yere geliyor konu ve aynı yorumlarla karşılaşıyorum. 

1.5 sene önceye gidelim. Fenerbahçe 5'de 5 yapmış , Galatasaray ise futbolda ligi 8. bitirmiş, iflasın eğişinde bir kulüp halindeydi. Fenerbahçe anormal bir kadroyla Şampiyonlar Ligi için hazırlanmaktaydı; Volkan Lugano Yobo Santos Gökhan Alex Emre Niang Emenike Stoch .. Ve transfer edilecek Diarra gibi 2 isim aportta bekliyordu. Derken Türkiye 3 Temmuz sabahı yepyeni bir spor dünyasına uyandı. 1.5 senelik süreci pas geçiyorum; Bugün gelinen noktada ise tablo tamamen tersine dönmüş durumda. O günkü Fenerbahçe yerinde bugün anormal üstü kadrosuyla Galatasaray var. O günkü Galatasaray kadar kötü olmasa da, kadro açısından rakibinin bir hayli gerisinde olan ise Fenerbahçe. 

1.5 sene önce Galatasaray'ın resmi borcu 300 milyon dolar civarındayken, bugün Galatasaray'ın resmi borcu, o günkü borcundan 20 milyon dolar daha fazla. İşin en ilginç yanı ise, 1.5 sene öncesiyle kıyaslandığında, Galatasaray'ın 6-7 milyon Euro oyuncu maaşı verebilecek hale getiren hiç bir olağanüstü gelişme ve sıradışı gelir modeli ile karşılaşmamış olması. 

Bugün Twitter'da Milan taraftarları, Sneijder ve Drogba transferlerinden sonra ciddi ciddi isyan ediyor. 'Bu 2 oyuncuyu biz isterken nasıl Galatasaray'a kaptırırız' diye soruyorlar. Durum gerçekten bir Milan taraftarını bile enterese edecek ve isyan etmeye yol açacak kadar olağandışı. 

Toparlamak gerekirse; 

Ben ve Fenerbahçe camiasının geneli, 1.5 sene önce düğmeye basan/bastıran gizli güçlerin, bugün bir şekilde Galatasaray'ın Avrupa çapındaki akılalmaz ve inanılmaz transferlerini desteklediğini düşünüyoruz. Bu iddialarımıza elbette Galatasaray'lı dostlarımız da gülüyor. Ben Galatasaray'lı olsam en büyük kahkahayı herkesden önce ben atardım. Çünkü bu iddiaların doğruluğu hakkında 3 saniye düşünmek bile, taraftarlığa aykırı. Tutulan takımın kendi gücüyle, camia gücüyle başarılar yakaladığına, transferler yaptığına inanmak ister her taraftar. İşte bu yüzden Galatasaray'lı dostları da çok iyi anlıyorum. 

Ancak ortada bir gerçek var. Fenerbahçe'nin bu ülkede, spor alanında tartışmasız ve açıkara en büyük güç olduğu, kendi stadını kendi yaptığı, Carlos'ları Anelka'ları Alex'leri getirdiği son 10 senede, hayatını Fenerbahçe'den nefret etmeye odaklamış insanlar bile Fenerbahçe'yi başka güçlerin desteğiyle o noktaya gelmekle suçlamadılar, çünkü akıllarında bu konuda en ufak bir soru işareti bile yoktu. 

Neticede; Galatasaray'lılar bize haliyle gülüyor olsun, biz de Fenerbahçe'nin bu noktada bambaşka bir farkı olduğunu belirtip bununla gurur duyalım.. 



Kerem Tezkan: Peki Fenerbahçe bu transferlere karşı ne yapabilir, Fenerbahçe kanadı nasıl bir yaklaşım sergilemelidir ? 

Metin Sipahioğlu: Bir kere Fenerbahçe ne yaparsa yapsın bu 2 transferi kağıt üstünde geçemez. Şu an Avrupa piyasasında, transfer edilebilme olanağı bulunan ve bu 2 oyuncudan daha iyi ya da o seviyede olan hiç bir oyuncu yok. Bu yüzden Fenerbahçe kağıt üstündeki transfer şampiyonluğunu Galatasaray'a bırakıp gerçek şampiyonluğu kazanmak için motive olmak durumunda. 

Fenerbahçe Bursaspor'a şampiyonluğu kaybettiği sene de, devre arasında Galatasaray 3 muhteşem transfer yapmış, kağıt üstünde transfer şampiyonu olmuştu. Haldun Üstünel ise Galatasaraylıların 1 numaralı yıldızı haline gelmişti. Jo, Dos Santos ve bir de stoper almışlardı. Fenerbahçe ise devre arasında Kazım ve Carlos'u kadro dışı bırakmış, yerlerine ise hiç bir oyuncu almamıştı. Sene sonu ise son haftaya lider giren Fenerbahçe idi, lig 4.'sü ise Galatasaray.. 

Bu sene de aynısı mı yaşanır, bilemem. Ama Fenerbahçe sonuç itibariyle, panik halinde sansasyon peşinde koşmayı bırakıp, eldeki kadrodan maksimum verimi almak üzere, başkan ve yönetici bazında harekete geçmelidir. Takımiçi ciddiyet, disiplin ve motivasyonu maksimize etmek, Fenerbahçe'nin bu seneki en büyük yol haritası olmalıdır. 



Kerem Tezkan: Başkan ve yönetim demişken, Aziz Yıldırım'ın Gaziantep maçında soyunma odasına girmesi hakkında ne düşünüyorsunuz ? Aziz Yıldırım bu konudaki sabıkasını devam ettirerek neyi amaçlıyor sizce ? 

Metin Sipahioğlu: Bence soyunmda odasına girmekteki tek amacı, şampiyonluk yolunda önemli bir dönüm olarak gördüğü maçta, kötü gidişatı değiştirebilmek için devre arasında futbolcusunu motive etmekti. 

Doğru mu diye sorarsanız, Aykut Kocaman'ın olduğu takımda doğru derim. Eğer sizin teknik direktörünüz Fatih Terim gibi bir motivasyon ustasıysa sizin o odaya gitmenize gerek kalmaz. Ama teknik direktörünüz, duygularını içinde yaşayan ve duygusal olarak oyuncularıyla daha az paylaşıma giren biriyse, bu açığı başkan olarak sizin kapamanız gerekebilir. Avrupa'da Kocaman gibi teknik direktöre sahip onlarca takım olmasına rağmen başkanlar soyunma odasına inmezler. Çünkü oradaki futbolcular Türk sporculara nazaran daha profesyonel sporcular ve her maça maksimum motivasyonu profesyonellik gereği yansıtıyorlar. Ama Türk sporcularına ve futbolcularına, bir motivasyon ustası gerekli ve maalesef Aykut Kocaman'da bu özelliğin olduğunu çok düşünmüyorum. 

Hatta ve hatta başkanın 2. yarı oynanacak tüm deplasmanlara takımla birlikte mutlaka gitmesi gerektiğini de bir çok defa söyledim. Sahadaki futbolun ciddi bir oranı motivasyondur. Ve Fenerbahçe futbolcusu bu motivasyonu bu düzende en çok başkandan alıyor. 

Neticede; Gün, yanlış ve çarpık olan; Fenerbahçe futbol takımındaki motivasyonun başkandan alınma sistemini değiştirme günü değil, gün şampiyonluk için herşeyi yapma günüdür. Ve futbolcuların en büyük motivasyon kaynağı başkan da her deplasmanda olmalı, zaman zaman gerektiğinde soyunma odasına inmelidir. 

(Şimdi bana yine başkanın her yaptığını savunan adam diyecekler, ama vurgulayayım, 15 senede Aziz Yıldırım'ın, motivasyonu başkandan alan futbolcu düzenini değiştirememesi, hatta bu düzeni yaratması en büyük yanlışlarından biridir ve kurumsallık sözcüklerine tamamen aykırıdır. Ama şampiyonluğun inanılmaz önemli olduğu bu yıl, bugün için soyunma odasına inmesi doğrudur.)